Kurtla Ayı
Ormanda kış uzayınca,
hayvanlar âlemine yer-gök dar gelmeye başlamış.
Gücü yeten yetene… Ahali, orman kanunlarını bile arar hâle gelmiş. Biri
öbürünün lokmasını çalıyor, öteki berikinin rızkını gasp ediyor, vuran alıyor,
kapan kaçıyor, altta kalanın canı çıkıyormuş. Altta kalanın canı çıktığı
yetmezmiş gibi kış uzadıkça, kıtlık arttıkça, daha kurak yerlerden, akın akın
hayvanlar ormana göç ediyormuş.
Ormanda ne kural, ne asayiş, ne huzur, ne lokma kalmış.
Ormanda ne kural, ne asayiş, ne huzur, ne lokma kalmış.
Bu kargaşanın içinde,
ayıdan canı yanmayan kalmamış.
Yemekle doymuyor, çalmakla yetinmiyor, vuruyor, kırıyor, terör estiriyormuş. Kendi yetmezmiş gibi, onun yediklerinin artıklarıyla gününü geçiren, kursağını ayıdan kalan çöplerle doyuran bir sürü dalkavuk da etrafında toplanmış. Ayı vurdukça alkışlıyorlar, çaldıkça destekliyorlar, homurdandıkça keyifleniyorlarmış…
Yemekle doymuyor, çalmakla yetinmiyor, vuruyor, kırıyor, terör estiriyormuş. Kendi yetmezmiş gibi, onun yediklerinin artıklarıyla gününü geçiren, kursağını ayıdan kalan çöplerle doyuran bir sürü dalkavuk da etrafında toplanmış. Ayı vurdukça alkışlıyorlar, çaldıkça destekliyorlar, homurdandıkça keyifleniyorlarmış…
Evvel yandaş zaman
içinde, kalbur ithal saman içinde, günlerden bir gün, bu ayı yine ahaliyi
haraca kesiyormuş… Çakaldan, sıçana, yılandan, böceğe, envai çeşit mahlûkat hem
verip hem dayak yememek için kuzu kuzu sıraya dizilmiş, çoluk çocuklarının
rızkını sırıta sırıta ayının ayağının dibine bırakıp yürüyorlarmış. Bir yandan
da birbirlerinin sırtını sıvazlıyorlarmış…
- İyi oldu iyi…
- Çok iyi oldu…
- He, he böyle daha iyi oldu…
- İyi oldu iyi…
- Çok iyi oldu…
- He, he böyle daha iyi oldu…
Arada bazıları mırın
kırın ediyormuş:
- Kendi gelse hem alıp hem de bir ton sopa çekecekti. İyi oldu tabi…
- Kendi gelse hem alıp hem de bir ton sopa çekecekti. İyi oldu tabi…
Kıtlık neyse de kulluk
kurdun zoruna gitmiş.
- Ulan yapmayın böyle… demiş.
Ayıptır bu hâlleriniz… demiş.
Hayvanlığın da bir şerefi var… demiş. Dinlemedikleri gibi, bir de çıkışmışlar:
Tabi… demişler. Senin tuzun kuru. Bizim etimiz ne, budumuz ne? Sana göre hava hoş. Oturduğun yerden konuşuyorsun… demişler.
- Ulan yapmayın böyle… demiş.
Ayıptır bu hâlleriniz… demiş.
Hayvanlığın da bir şerefi var… demiş. Dinlemedikleri gibi, bir de çıkışmışlar:
Tabi… demişler. Senin tuzun kuru. Bizim etimiz ne, budumuz ne? Sana göre hava hoş. Oturduğun yerden konuşuyorsun… demişler.
Kurt bakmış ki bu işin
hayra gideceği yok. Ayıyı meydana çağırmış.
- Gel hele ortaya, bu iş böyle gitmez, bu yaptığın zulümdür, bu hayvanlara yazıktır… demiş.
- Gel hele ortaya, bu iş böyle gitmez, bu yaptığın zulümdür, bu hayvanlara yazıktır… demiş.
Ayı homurdana homurdana
gelmiş:
- Bak…demiş. Sen haklısın ama benim arkamda da bu kadar dalkavuk var. Onlar da senin haklı olduğunu biliyor ama ekmeklerini ben veriyorum. Bu taraftakileri tutuyorsun ama bunlar, tatlı canlarının hatrına kendi yavrularının lokmasını bana veriyor. Onlar kendi yavrusuna acımıyor, sen niye acıyasın, ben niye acıyayım?
Haksız mıyım?... demiş.
- Bak…demiş. Sen haklısın ama benim arkamda da bu kadar dalkavuk var. Onlar da senin haklı olduğunu biliyor ama ekmeklerini ben veriyorum. Bu taraftakileri tutuyorsun ama bunlar, tatlı canlarının hatrına kendi yavrularının lokmasını bana veriyor. Onlar kendi yavrusuna acımıyor, sen niye acıyasın, ben niye acıyayım?
Haksız mıyım?... demiş.
Kurt bir kere meydana
çıktı ya; hem ötedekilere, hem beridekilere kızgınlığının hırsını birinden
çıkarması lazım.
- Böyle olmaz…demiş. Bunların bu şekil alçalması, senin o şekil yükselmenden daha çok zoruma gidiyor. Dalaşalım, ölürsem hiç değilse bunları gözüm görmez. Kalırsam hiç değilse bu rezillik biter…demiş.
- Böyle olmaz…demiş. Bunların bu şekil alçalması, senin o şekil yükselmenden daha çok zoruma gidiyor. Dalaşalım, ölürsem hiç değilse bunları gözüm görmez. Kalırsam hiç değilse bu rezillik biter…demiş.
Bu sırada sıçan, yılan,
böcek, çakal vs. kendi aralarında konuşuyormuş:
_ Hıh… Kendi tuzu kuru tabi. O dişler bende olsa ben de derdim.
_ Hiç! Artis işte. Eline fırsat geçse ayıdan beter eder bizi.
_ Peh! Bu var ya, nevaleyi ona vermedik diye bozuluyor ha! Hep poz bunlar… Biz de yedik sanki…
_ Havalara bak, havalara! Bizi beğenmiyormuş. Sen şimdi ayıdan köteği ye de bak orman kaç bucakmış!
_ Hıh… Kendi tuzu kuru tabi. O dişler bende olsa ben de derdim.
_ Hiç! Artis işte. Eline fırsat geçse ayıdan beter eder bizi.
_ Peh! Bu var ya, nevaleyi ona vermedik diye bozuluyor ha! Hep poz bunlar… Biz de yedik sanki…
_ Havalara bak, havalara! Bizi beğenmiyormuş. Sen şimdi ayıdan köteği ye de bak orman kaç bucakmış!
Kurt bu… Bunların hepsini
duyuyor, karşıdaki ayıya kesildiği için kulak asmıyormuş. Neyse…
Bir iki tur dönmüşler,
hırlamışlar, kabarmışlar, kükremişler… Başlamışlar vuruşmaya… Kurt hem vurmaya
hem tutulmamaya çalışıyormuş. Ayı hem
tok, hem semirmiş, hem iri. Bir ele
geçirse kurdun hâli duman olacak.
Atılmış ayıya, paçasından dalamış geçmiş.
Sıçan sırıtmış:
_ Bak bak… demiş. Gördünüz mü? Nasıl da yalandan ısırdı. Oyun bunlar, oyun.
_ Bak bak… demiş. Gördünüz mü? Nasıl da yalandan ısırdı. Oyun bunlar, oyun.
Ayı canının acısından
homurdanırken, kurt bir daha atılmış, bir tırpan vurmuş geçmiş.
Yılan tıslamış bu sefer:
_ Bak bak… demiş. Nasıl kaçak vuruşuyor gördünüz mü? Hep poz bunlar.
_ Bak bak… demiş. Nasıl kaçak vuruşuyor gördünüz mü? Hep poz bunlar.
Ayı pabucun pahalı
olduğunu biliyor, bir yandan canıyla uğraşırken aklından da kurdu bir şekilde
ele geçirmeyi kuruyormuş.
Kurt bir daha atılmış, bu sefer ayının boynunu dalamış, savrulup geçmiş.
Ayının aklı çıkmış… Postu serdireceğini anlamış.
Kurt bir daha atılmış, bu sefer ayının boynunu dalamış, savrulup geçmiş.
Ayının aklı çıkmış… Postu serdireceğini anlamış.
Bu sefer maymun başlamış
yorum yapmaya… Bir yandan neticesini kaşıyor, bir yandan konuşuyormuş:
_ Yuh sana… demiş. Bile bile bıraktı. İstese yıkardı. Hep menfaat için tiyatro bunlar… Ayının adamı bu. Kesin ayının adamı. Böyle oyun yapıp, el birliği edip, bizi haraca kesecekler. Ahan da yazdım buraya demiş…
_ Yuh sana… demiş. Bile bile bıraktı. İstese yıkardı. Hep menfaat için tiyatro bunlar… Ayının adamı bu. Kesin ayının adamı. Böyle oyun yapıp, el birliği edip, bizi haraca kesecekler. Ahan da yazdım buraya demiş…
Kurt bunu da duymuş. Bakmış
ki ayının amanı kalmamış. Bir sıkımlık canı, bir vurumluk dermanı kalmış. Usulca
gitmiş yanına.
_ Kalk la kalk… demiş. Seni boğmak iş değil ama görüyorum ki senin boğulman sadece bu şerefsizlere yarayacak. Sen haramzadesin ama en azından lokman için vuruştun. Bu namussuzlar onu da yapmadığı gibi beni de tutmadı. Senin yediğin haram, bunların soluduğu…
Bundan sonra nasıl biliyorsan öyle yap, ben dağ başında yaşarım…
_ Kalk la kalk… demiş. Seni boğmak iş değil ama görüyorum ki senin boğulman sadece bu şerefsizlere yarayacak. Sen haramzadesin ama en azından lokman için vuruştun. Bu namussuzlar onu da yapmadığı gibi beni de tutmadı. Senin yediğin haram, bunların soluduğu…
Bundan sonra nasıl biliyorsan öyle yap, ben dağ başında yaşarım…
Kurt ayıyı kendi haline
bırakmış, dağın yolunu tutmuş.
Ayı kanını terini sile sile, homurdana homurdana dikelmiş… Dönmüş sıçanın, yılanın, çakalın izlediği tarafa…
_ Siz az önce ne diyordunuz?.. diye dikelmiş...
Ayı kanını terini sile sile, homurdana homurdana dikelmiş… Dönmüş sıçanın, yılanın, çakalın izlediği tarafa…
_ Siz az önce ne diyordunuz?.. diye dikelmiş...
Hepsinin gözü büyümüş,
nutku tutulmuş, tükürüğü kurumuş, kaderlerine razı, boyun bükmüşler, apışıp
kalmışlar. Çakal bakmış ki durum kötü, kuyruğunu paçasının arasına iyice
kıstırıp bir adım öne çıkmış. Ayının tam önünde durmuş. Meraklı bakışlar
üstündeyken, kurdun gittiği tarafa doğru dönüp bağırmış:
_ Artis!!! Anladın tabi benim mevzuya gireceğimi, gözün kesmedi demi, öyle gidersin işte…
_ Artis!!! Anladın tabi benim mevzuya gireceğimi, gözün kesmedi demi, öyle gidersin işte…
26 Nisan 2017
Yorumlar
Yorum Gönder