ATEŞKEŞ |



1659 yılının ilk aylarında, Ruslar Ukrayna’yı ele geçirmek için büyük bir sefer başlattı. Rusların 350 bin kişilik ordusuna direnme ihtimali olmayan Ukrayna prensi Vygovsky, Osmanlı’dan yardım ve himaye talebinde bulundu. Osmanlı tahtında IV. Mehmet Han oturuyordu. Kırım Hanı Mehmet Giray’a asker ve sefer emri verdi. Giray Han yardıma yetiştiğinde, Ruslar Çenigov şehrinde bulunan Konotop kalesini kuşatmıştı. 12 Temmuz 1659’da, Konotop’u kuşatan Ruslara, Türk ordusu hücum etti. 350 bin kişilik Rus ordusunun komutanı Prens Trubeçkoy da dahil, 120 bin Rus askeri, orada imha edildi. 50 bin 500 Rus, esir alındı. Diğerleri sağa sola kaçışarak yok oldular.
Konotop Zaferi, bizim kitaplarımızda geçmiyor, gençlerimize öğretilmiyor olsa da Ukrayna’da her yıl binlerce insanın katılımıyla kutlanıyor.

Zaferi kazandık fakat Rusların yenilgi kabul etme huyu yoktu. Bugün Ukrayna’nın ortasında bulunan Çigirin şehri, o günlerde Çehrin Kalesi… 1677’de Ruslar tarafından işgal edildi. 1677’de İbrahim Paşa komutasında kuşattık fakat alamadık. Ertesi yıl ordunun başına IV. Mehmet geçti. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'yla birlikte sefere çıktı. 1678’de Çehrin’i Ruslardan aldık.

Rus Çarlığı henüz gelişme evresinde olduğu için eli ayağı rahat durmuyordu. Lehistan’la bir anlaşma imzalayarak tekrar sefer hazırlığına giriştikleri duyulunca, Osmanlı ordusu da Edirne’de sefer hazırlığına başladı. Türklerle bir çarpışmayı daha göze alamayan Rus Çarı Aleksey, elçi göndererek barış anlaşması istedi. Osmanlı'yla Rus Çarlığı arasındaki ilk resmi anlaşma, Bahçesaray Antlaşması böylece imzalanmış oldu. 20 yıl savaş yapmamak üzerine sözleştiler ve aldığımız yerler bizde kaldı.
Ta o günlerden, 1918’e kadar, Ruslarla 13 defa, toplamda 57 yıl boyunca yani ortalama olarak 18 yılda bir savaştık. 3 defa donanmamızı imha ettiler. Biz geriledikçe onlar ilerledi.

-Sonra?
O Ruslardan 2,5 milyar dolar borçla S-400 savunma sistemi aldık. Çalışıyor mu, çalışmıyor mu? Ne işe yarıyor? Meçhul…

S-500 savunma sistemi projesinde işbirliği yapıp beraber geliştirecektik. O projenin ne olduğu meçhul…

Akkuyu Nükleer Santrali’nin ihalesini Ruslara verdik. İnşaatı yapan Rus şirketine 15 yıl (onbeş yıl) alım garantisi verdik. Daha inşaat bitmedi ama şimdiden 73,5 milyar dolar borçluyuz.

Sayın cumhurbaşkanımız göreve geldiği 2014’ten beri 13 defa Putin’le görüşmeye gitti. Aynı dönemde aynı Putin 7 defa misafirimiz oldu. Her gelişimizde ve her gidişimizde bir şey sattı…
Günahını almak istemem; bir ziyaretinde sayın cumhurbaşkanımıza dondurma ısmarladığını gördüm. Sağ olsun.

Düne kadar, Ukrayna prensi rica ettiği için ordularını imha ettiğimiz Ruslarla bu duruma nasıl geldik?

2011’de, bir anda Suriye sınırımızda 900 km. boyunca yayılmış mayınları temizleme fikri icad ettik.
Esad ve Erdoğan, sürekli kameralara birlikte poz veriyor, vizeler kalkıyor, anlaşmalar yapılıyordu. Sınırda mayın temizleme ihalesinin İsrailli firmalara verilmesi gibi konular, sayın Erdoğan tarafından tepkiyle karşılanıyor, iki kardeş ülkeyi düşman etmeye çalışan bu hainler ha bire fırça yiyor, Türkiye’nin büyümesinin önünde engel diye taşlanıyorlardı.

Kardeş ülke dedikleri Suriye’de 2005’ten beri kıtlık vardı. Şehre göç ve fakirlik - fukaralık ortamı, örgütlere yaramış, Ortadoğu’nun her türlü manyağı, bu açlardan bir sürü yandaş toplamıştı.
Bizim mayın ihalesi polemikleriyle aynı yıl, 2011’de herkes birbirine girdi. Nusayri, Kürt, Türkmen, Dürzi, Süryani… Ne varsa vur babam vur…
2012’de Birleşmiş Milletler, Sünni ve Nusayriler diye tarif ettiği iki grup arasında bir iç savaş olduğunu duyurdu.

22 Haziran 2012
Malatya’dan kalkan,
Türk Silahlı Kuvvetlerine ait RF-4E Phantom tipi keşif uçağımızın Suriye’de vurulduğunu ve Lazkiye’nin 8 mil açığında denize düştüğünü öğrendik.

5 Temmuz 2012Düşürülmesinden 12 gün sonra, ABD donanmasının gemileri denizin 1260 metre dibinde uçağımızı ve iki şehidimizi buldu. 
Uçağımızı Rus güçlerinin düşürdüğüne dair dedikodular yaptık ama neticede ihale Suriye rejimine kaldı.
Bu olay sebebiyle, Türkiye yeni angajman kuralları belirledi. Vurursan vururum anlamına gelen bir tavır aldık.

3 Ekim 2012
Şanlıurfa’ya top mermisi düştü. 5 vatandaşımızı kaybettik. Anında misilleme yaparak Suriye’de tespit edilen hedefleri vurduk. 34 Suriye askerini öldürdüğümüzü duyurduk.

6 Ekim 2015
Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov’u dışişleri bakanlığına çağırdık. Hava sahamızı 2 defa ihlal eden Rus uçakları sebebiyle ‘şiddetle protesto ettiğimizi’ ilettik. O günlerde sık sık çağırıp azarlıyorduk.

24 Kasım 2015
Sabah 09:20 sıralarında bir Rus uçağını düşürdüğümüz duyuldu. İlk defa bir NATO üyesi ülke, bir Rus uçağını düşürmüştü. Su-24 tipi Rus uçağını, hava sahamızı ihlal ettiği hususunda defalarca uyarmamıza rağmen cevap alınamamış ve F-16 uçaklarımız tarafından vurulmuştu. İki pilottan biri, yere düşmeden öldürüldü. Diğeri paraşütle atlayıp kurtulmuş ve Suriye ordusu tarafından Lazkiye’deki Rus üssüne teslim edilmişti.

Uçağın vurulmasıyla birlikte iki Rus helikopteri destek için havalanmıştı. Bu helikopterler de muhalifler tarafından ateş altına alındı ve biri zor bela iniş yaptı. İçinde 1 Rus deniz piyadesi öldü. Ruslar tarafından terk edilen helikopter, muhaliflerin ABD yapımı tanksavar füzesiyle imha edildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu, emri kimin verdiği konusunda adeta yarışıyordu. Erdoğan, Rusya’yı Bayır Bucak Türkmenlerine saldırmakla suçladı. ‘Türkiye’nin sınırlarını koruma hakkına herkes saygı göstermelidir’ dedi.  

Rusya devlet başkanı Putin, çok ilginç suçlamalarda bulundu:
Türkiye’nin teröristleri desteklediğini ve IŞİD’in petrol ticaretinde rol oynadığını söyledi. ‘Sırtımızdan vurulduk’ dedi.
Peş peşe açıklamalar gelmeye başladı. Bizimkiler ‘emri ben verdim’ diye yarışıyor; Ruslar turizm seferlerini iptal ediyor, vatandaşlarına Türkiye’ye gitmeme çağrısı yapıyor, intikam yeminleri ediyorlardı.

25 Kasım 2015
Putin yine kameraların karşısına geçti ve Türkiye’nin radikal İslamcı militanlarla petrol ticareti yaptığını, İŞİD’i bu sebeple koruduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı, ABD başkanıyla telefonda görüştü. Gerilimi düşürme kararı almışlar.  Rus askeri makamları her türlü diyaloğu kesmiş olduğu halde bizim Genelkurmay başkanlığımız, Moskova’daki askeri makamları telefonla aradıklarını ve her türlü işbirliğine hazır olduklarını açıkladı.

26 Kasım 2015
France 24 kanalına konuşan Erdoğan, Putin’i aradığını ama ulaşamadığını, geri dönüş de olmadığını söyledi. ‘Rus uçağı olduğunu bilseydik, belki uyarımızı farklı şekilde yapardık’ dedi.
‘Biz asla hiçbir terör örgütüyle ticari ilişki içinde olmadık. İddialarını kanıtlamaları gerek, kanıtlayabilirlerse ben bu makamdan ayrılırım, ispat edemezse Putin de o makam da durmasın’ dedi.
Rusya, vatandaşlarını geri çağırdı ve oradaki iş adamlarımızı sınır dışı etti.

27 Kasım 2015
Putin’in yardımcısı, Erdoğan’ın sürekli Putin’i aradığını ama Türkiye adına özür dileyene kadar görüşmeyeceğini söyledi. Türk dizilerinin yasaklanmasından, üniversiteler arası işbirliklerine kadar peşe peşe yaptırım haberleri geliyordu. Milletçe yaptırım haberi takip ediyorduk.

28 Kasım 2015
‘Emri ben verdim’
yarışını geride bırakmıştık. ‘Yaşanan hadiseden dolayı gerçekten üzgünüz’ diyen Erdoğan, iki ülke arasındaki ilişkilerin tamir edilmesi için Paris'te düzenlenen İklim Zirvesi'nin de bir fırsat olduğunu söyledi.
Ayrıca ‘Biz böyle olmasını arzu etmezdik, istemezdik ama maalesef böyle bir şey oldu. Temenni ederim ki bundan sonra böyle bir şey olmaz’ dedi.
Rusya hiç sallamadı. Gıda maddelerinin ihracatı, Türk şirketlerine yönelik kısıtlamalar, Türkiye’ye turizmin durdurulması ve bazı uçak seferlerinin iptali, vizesiz seyahat uygulamasının kaldırılması ve sair yaptırımlar peş peşe geldi. Medvedev yazıyor, Putin anında onaylıyordu.

29 Kasım 2015
Dönemin başbakanı Davutoğlu, ölen pilotla ilgili detaylar paylaştı. ‘Rusya’nın yaptırımları komşuluk ilişkilerine yakışmıyor’ gibi laflar etti.
Rusya’dan da buna cevap gecikmedi: Türk futbolcu transfer etmeyi yasakladılar.

30 Kasım 2015
Erdoğan, iklim zirvesinde Putin’le görüşeceğini umuyordu ama Putin bunu da kabul etmedi. Zirvenin ardından açıklamalar yaptı. ‘IŞİD ve diğer terörist gruplarla yaptığı petrol ticaretini güvence altına almak için uçağımızı düşürdü’ dedi.

1 Aralık 2016
‘Terör örgütleriyle bu tür alışverişi yapacak kadar haysiyetsiz değiliz’
diyen Erdoğan, ‘ispat edersen istifa ederim, ispat edemezsen sen istifa et’ diye ekledi.
Rusya Başbakanı Medvedev, peş peşe yeni yaptırımları açıkladı.

2 Aralık 2016
Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Anatoly Antonov, Türkiye'nin Suriye ve Irak'tan ‘çalınan petrolün’ en büyük alıcısı olduğunu söyledi. Bir takım uydu haritaları gösterdi ve İŞİD bölgesinden Türkiye’ye petrol tankeri hareketleri olduğunu iddia etti. 

‘Uçağı düşürme emrini ben verdim, gene olsa gene veririm’ diyen Davutoğlu, Putin’e çağrı yaptı: ‘Lütfen tansiyonu düşürelim’ dedi.

Rusya’dan cevap gecikmedi. Türk Akımı adlı doğalgaz projesini resmen durdurdular. Putin daha da sert konuştu: 'haince bir savaş suçu işlediler' dedi. ‘Türkiye bu yaptığına pişman olacak’ dedi.
Tehdit havada uçuyordu: ‘Rusya'nın yanıtının sadece yaptırımlarla sınırlı kalacağını düşünenler yanılıyor’ dedi.

İki ülkenin dışişleri bakanları, AGİT toplantısı için Sırbistan Belgrad’da buluştu. İlk defa üst düzey temas, bu sayede yapılmış oldu.
Dikkatinizi çekerim; yukarıda anlattıklarım, uçağın düşürülmesinden sonra sadece 10 gün içinde yaşananlar.
-Sonra ne oldu?

17 Aralık 2016
Putin 17 Aralık’ta çok ilginç bir çıkış yaptı: ‘Atatürk mezarında ters dönmüştür’ dedi.
Bu defa Türkiye’yi değil; Türkiye’nin başındakileri hedef aldı. İslamcı teröristlerle işbirliği yaptıklarını söyledi. 

‘Uçağın düşürülmesinde başka ülkelerin parmağı olabilir mi?’ diye sordular.
Cevabı çok ilginçti:
‘Türk hükümeti içinde ABD'ye yalakalık edenler varsa bilmiyorum’.

Lafı çok uzattığımı biliyorum ama asıl konuya gelmek için bu süreci anlatmam gerekiyordu.

Putin, 17 Aralık 2016’da yaptığı basın toplantısında, hepsinden önemli bir şey söyledi:
‘Suriye'deki varlığımızı genişlettik, hava operasyonlarımızın sayısını artırdık. Orada Rus füze savunma sistemi yoktu, şimdi S-400 var. Eskiden orada Türk uçakları uçuyor ve sürekli Suriye hava sahasını ihlal ediyorlardı, hadi şimdi uçsunlar.’

19 Aralık 2016
Bu açıklamalardan 2 gün sonra asıl macera yaşandı. 19 Aralık 2016'da Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov, Ankara'da kürsüde konuşma yaparken öldürüldü. Öldüren suikastçı, Ankara emniyetinde çevik kuvvet polisiydi ve onu da olay yerine gelen Özel Harekât polisleri öldürdü.
Sen sağ, ben salim…
Anlatabildim mi acaba?
-Sonra ne oldu?
Uçaklarımız bir daha oralarda uçamadı.
-Başka?
2018’de Türkiye’ye gelen Putin, 2023’te elektrik üretecek ve 15 sene alım garantisi verdiğimiz Akkuyu santraline gidip Erdoğan’la poz verdi. Tam 73,5 milyar dolar söz verdik.
2019’da 2,5 milyar dolar krediyle S-400 rampası sattı.
Ha bu arada, unutmadan söylemiş olayım;
2015’te Rus uçağını düşüren pilotları kahraman ilan etmişlerdi ama sonradan Fetocu ilan ettiler. Akıbetleri malum…
Antalya’nın Kemer ilçesinin MHP’li belediye başkanı, öldürülen Rus pilotun ailesine ev teklif etti ama reddedildiği yetmedi; bir de partiden ihraç yedi.

-Başka ne oldu?
İşte asıl buraya gelmeye çalışıyorum.

27 Şubat 2020
Rusya, İran ve Türkiye taraflarının anlaşmalarına göre, Soçi Mutabakatı adlı bir anlaşma gereğince, İŞİD’in son hakimiyet bölgesi olan İdlip’te, sivillerle teröristleri biz ayıklayacağız ve sivilleri himaye edeceğiz.
Çünkü alemin enayisi biziz!
Çünkü, dünya üzerinde kendi öz yurdunda 9 milyon vatansız besleyecek başka enayi yok!

Bu iş gereğince, İdlip’te konuşlandırılmış askerlerimize hava saldırısı yapıldı.
Saatler süren bilgi kirliliği ve dezenformasyon ortamında, saatler süren endişeli ve kahır dolu bekleyişten sonra, Hatay valisi şehit sayımızı açıklamaya başladı. Her açıklamada evlere, ocaklara ateş düşmeye devam etti.
Bir saldırıda 33 şehit verdik. 1 ayda 55 şehit…
Hainlere ve namussuzlara talimli olduğumuz için böyle durumlarda sözü dinlenen herkes, muhalif ya da yandaş herkes, resmî açıklama bekleme çağrısı yaptı. Sağduyu hakim olsun diye herkes elinden geleni yaptı.  
Sonra da eski asker, Milli Savunma Bakanı, Rusya’nın sorumlu olduğunu ima eden açıklamalar yaptı. Yaralılarımızı almaya giden ambulanslarımıza bile ateş açıldığını söyledi.
Bir kere daha anladık ki ne uçaklarımız ne helikopterlerimiz müdahale edebilmiş.
Hava savunma sistemlerimiz de havasını almış…

Devletin en yetkili makamı, günler sonra, kendi partisinin, önceden planlanmış parti programına katıldı. Birtakım nükteler, kıssalar, alkışlar ve gülüşmeler içinde bu elim olayı da kaynattı, gitti…
Saldırıyı yapanların bile milli gururumuzu bu kadar rencide ettiğini, milli hassasiyetimizi bu kadar basite aldığını, bizi bu kadar yok saydığını sanmıyorum.
Adım gibi biliyorum ki o saldırının failleri, yani kanlı düşmanlarımız, o gece rahat uyumadı.
Adım gibi biliyorum ki günlerce endişeden, korkudan, intikam ihtimalinden dolayı suratlarını yerden toplayamadılar.
Sayın devletlilere zerre kadar kızmadım.
Üzüntülü tavırlarını görmekle teselli olacak değildim.
Neşeli tavırlarında da zerre kadar samimiyet aramıyorum.
Milli hassasiyetlerimizi düşman kadar bile ciddiye almayan, düşman kadar bile saygısını kazanmadığımız makamlara bir şey ifade etmektense oturur taşa dil dökerim.
Hele birbirlerine ağız dolusu hakaret edişleri, aziz şehitlerin kanı üstünden siyasi menfaat uman riyakâr söylemleri, birbirlerine hassasiyet pazarlayan, dram yarıştıran yalancı tavırları…
Kızgınlık bile değil; tiksinti dışında bir şey hissettirmiyor artık.
Evet;
İdlip şehitlerimizin kırkı çıkmadan ve yeni şehit haberleri aldığımız sırada, 13. defa Moskova’ya giden sayın cumhurbaşkanı, Putin’le bir ateşkes daha imzalamış.
Gördüğüm kadarıyla şehitlerimizin kanını yerden kaldıracak bir madde yok…
Aksine, hesap sormaya değil; vermeye gitmişler gibi bir sonuç…
Uzattım ama özet yapmak için soruyorum:
-Putin ne demişti?
-‘Rusya'nın yanıtının sadece yaptırımlarla sınırlı kalacağını düşünenler yanılıyor’
-Bizimkiler ne demişti?
-‘Şehitler tepesi boş kalmayacak.’
Bence anlaşılmayan bir şey yok.


Caner KARA

(Yazının başlığında yazım hatası yoktur.)

Yorumlar

  1. Vatan haini, namussuzlar.. Zamanında benim de alkış tuttuğum ihtiyar bunağın teki de "Ayı (rusların sembolü) gelirse gelsin, göreceği bozkurt ruhunun dirilişidir" demişti. Ayı gelmiş, kovan da ki balı yemiş.. Görev düşerse silahımı alır cepheye giderim diyor.

    Topyekun ihanet içindeler.

    YanıtlaSil
  2. Elime sağlık hocam bu ihanet süreci bu kadar net ve güzel bir biçimde anlatılamazdı. En çok da zorumuza giden senin de söylediğin gibi Milli hassasiyetlerimize düşman kadar saygı göstermemeleri , Türk ülkesinin başına gelip bizleri görmezden gelmeleri nefretimi kabartan ama ne olucak ki hakkını yemiyelim putininde , şimdi de votka açmıştır bunlara baksana abi durduk yere el sıkışıyorlar

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

SİNAN

ERDOĞAN'A AÇIK MEKTUP

İlk Kan: Ali Balseven