IRKÇI MISIN? - 1
Türkiye’de Türklerin menfaatine bir kılını kıpırdatana
ırkçılık yakıştırmak moda olmuştur. Onlarca kabile ismi saymadan ülkesini
sevene, birkaç etnik topluluğa güzelleme yapmadan vatan savunana ‘ırkçı mısın’
diye sormak âdettir.
Bu soruyu soran taraf, alacağı cevabı az çok biliyor olsa da sorunun asıl muhatabı,
dinleyicilerdir. ‘Irkçı mısın’ sorusu, bir soru değil; suçlamadır. Bu soruyu
soran kişi, alacağı cevapla ilgilenmez. Niyeti bir şey öğrenmek değil; bir
şeyler göstermektir:
Kendisinin ırkçı olmadığını, bunun da ötesinde ırkçılığa karşı olduğunu, bunların
da ötesinde Türk olmayan kabileleri tuttuğunu ve en son noktada o kabilelerin
etnik ayrılık davalarına verdiği desteği…
Evet;
Türkiye’de bu soru sadece Türklere sorulur ve sadece etnik ayrılık
hareketlerini destekleyenler sorar. Bu ayrım, konforlu evlerinde annelerinden
masallar dinleyerek büyümüş, toz pembe hayallerle yetişmiş vatandaşlara fazla
abartılı gelmiş olabilir. Onların hayal dünyasındaki kötü adamlar bile çocukken
uğradıkları kötü muamelenin zavallı mağdurları olduğu için gerçek dünyayla
bağları maalesef kopmuştur. Amerikan filmlerinden edindikleri intibaları hayat
tecrübesi sanan bu zavallılar, bütün kötü adamların çocukluğuna inerek onları mağdur
çıkarma eğiliminden de kurtulamazlar; ırkçılığı Alman Nazilerinin icadı sanma
saflığından da…
Maalesef bu zavallı saflar ‘ırkçı mısın’ sorusunu, bir
merakın eseri sanıyor.
Engizisyon mahkemelerinin her kadında cadı arayan papazları gibi, son dünya
savaşının galipleri de insanlık alemine ırkçı arama hastalığı bulaştırmıştır.
Dünyanın gelmiş geçmiş en kanlı savaşında, katil dedikleri ırkçıları yok edecek
kadar kan dökmüş olanlar bunlar değilmiş gibi, ırkçılık suçlamasını nesillerdir
Demokles’in kılıcı gibi dünyanın üstünde sallayıp duruyorlar.
Savaş dediğimiz; insanın insanı öldürdüğü, ülkenin ülkeyi yuttuğu, milletin
milleti ezdiği bir şey değil mi?
Bir savaşın kazananı, diğer tarafı en fazla vuran, öldüren, yakan, yıkan değil
mi?
Nasıl oluyor da bu cinayet yarışının kazanan tarafı, diğer tarafı katillikle
suçlayabiliyor? Dünyanın en kanlı katilleri ırkçılarsa, bunlara karşı zafer kazananlar,
tatlı dille mi, rica ederek mi galip oldular?
Ne saçma şey…
Almanların kampa attığı Yahudilerin üstündeki elbisenin mavi
çizgisinin tonunu bile ezberlemiş durumdasınız. Amerikan askerlerinin atom
bombası attıktan sonra işgal ettiği Japonya’da neler yaptığına dair en ufak bir
fikriniz var mı? Propaganda makinesinden başka bir şey olmayan film sektörü, İran’da
yaşayan bir genç kızın dramını bile size servis ettiği halde, bütün Çin’i
uyuşturucu bağımlısı yaptıkları günlere dair bir fikir edinmenize fırsat tanıdı
mı?
Geçelim…
Evet; Türkiye’de hiçbir şey yapmadan, oturduğu yerden
vatanını sevene bile ‘ırkçı mısın’ diye sorulur ve bu sorunun muhatapları da
panik içinde kendini savunmaya çalışır. Bu savunmanın şekli de artık kabak tadı
vermiştir:
Türk olmayan kabilelerin isimleri sıralanır – ki sırası bile papağan gibi
ezberlenmiştir- ve bu kabileleri ne kadar çok sevdiğimiz anlatılır. ‘Kız aldık-verdik’
gibi kadın tüccarı cümleleriyle de süslenirse, iyice ikna edici görünür…
Bunlar, memleketimizdeki sosyal ilişki tuhaflıklarından, bu
ilişkileri dayatanların zorbalıklarından ibaret örneklerdir. Bir Türk’ün kendi
vatanını ne kadar seveceğine, ne ölçüde milliyetçi olabileceğine, diğer Türklerle
hangi miktarda yakınlaşabileceğine ve sair hareketlerine, bu propaganda
makinesinin borazanları karar vermektedir.
Bu sorunun muhatabı olduğunda, siyasi, ekonomik, yasal,
geleneksel kaygılarla mırın kırın edenler, ezberden örneklerle lafı geveleyenler,
bu yazının asıl konusudur.
- Türk dili var mıdır?
- Evet.
- Türk dili korunmalı, geliştirilmeli, savunulmalı mıdır?
- Evet.
- Türk ırkı var mıdır?
- Evet.
- Türk ırkı korunmalı, geliştirilmeli, savunulmalı mıdır?
- Mırın kırın, falan filan…
Yapmayın kardeşim!
Bu kadar kaypak, bu kadar korkak, bu kadar tuhaf olmayın. Türk dili, Türk
edebiyatı, Türk kültürü, Türk vatanı, Türk devleti vardır. Her normal
milliyetçi, hatta kuyruk acısı olmayan her normal insan bunları kabul eder. Her
Türk evladı da bunların korunmasını, geliştirilmesini, savunulmasını savunur.
Bundan normal, bundan doğal ne var?
Türk ırkı da vardır.
Denizlerin yarılmasına, ayın bölünmesine, ölülerin dirilmesine iman etmek gibi
bir mesele değil; göz önünde olan, her normal insanın şahitlik edebileceği
kadar açık bir gerçektir. Türk’e dair, Türk’e ait, Türk’e özgü her şey gibi, Türk
ırkı da savunulur, korunur, müdafaa edilir.
Bu müdafaanın, Alman Nazi partisinin suçlarıyla, İtalyan Faşist partisinin görüşleriyle
ne ilgisi olabilir?
Üstelik; onların vahşiliğini ezecek derecede vahşi olan düşmanlarının hoşuna
gidecek dayatmalarla, kendi ırkının davasını gütmekten çekinmek, utanmak,
mahcup tavırlarla inkâr etmek – en ince tabirle- ayıptır.
Bu utangaçlık nerede bitecek?
İstanbul’u fetheden atasından utanan, vatan savunurken can veren dedesine söven,
yurdunu yabanlara peşkeş çekerken yüzü kızarmayan nesiller üretince mi
kendinize geleceksiniz?
İş işten geçince mi yanlış yaptığınızı anlayacaksınız?
‘Türkler hiç ırkçı olmamıştır’ gibi komik tezlerle, kendi
ayıbınızı örtmeye çalışıyorsunuz. Taptığına Türk Tanrısı, yurduna Türk yurdu, atasına
‘Tanrı gibi’ diyen Türkler mi hiç ırkçı olmamış? Taşlara yazdırdığı
vasiyetinde, Türk milletini diğer milletlere karşı uyaran Türkler mi ırkçı
değilmiş?
Yapmayın kardeşim!
Türkler tarih boyunca vahşi olmamış, katil olmamış, zalim
olmamış, fanatiklik yapmamış ve bunları yapmadan ırkçılık yapmanın mümkün
olduğunu da göstermiş.
Milleti için gece uyumamış, gündüz oturmamış.
Az milleti çok, aç milleti tok kılmak için…
Sahipsiz Yahudi ve Çingeneleri kamplara toplayıp çizgili
pijamayla işkence etmek gibi şeyler düşünmemişler.
AMA!
Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüşler…
Hangi yönde bir imparator, bir kral, bir sultan varsa, o yöne doğru yönelmiş,
sarayları, tahtları, taçları yıkmışlar…
Eğer biraz utanmanız kaldıysa, karşınıza geçip ‘ırkçı mısın’
diye sorgu yapan art niyetlilerden ya da oyu için şirinlik yapmanızı bekleyen
seyircilerden değil; şanlı atalarınızdan utanın.
Devam edeceğiz…
Her ırk, adıyla yaşar. Irkçı da ırkının adını yaşatmayı kendine ilke edinmiş kişidir. Öyleyse her ırk, ırkçıları sayesinde yaşar. O halde ırkçının ölümü ırkın ölümüdür. Madem öyle duamız şu olsun: Allah Türk milletini ırkçılarından yoksun bırakmasın.
YanıtlaSil