Liberal Muhalefet
Yurdumuzda varlığını bir şekilde devam ettiren 120 parti
var. Hükümet cenahını temsil eden iki, üç tanesini bir kenara bırakırsak,
geriye kalanların tamamının gündemi yüksek enflasyon ve geçim sıkıntısı…
İslamcı, solcu, sağcı, kürt islamcı, Türk islamcı, kürt
solcu, Türk solcu, liberal, kapitalist, doğucu, batıcı, etnik azınlıkçı ve sair
kırk çeşit boyayla kurulmuş yüz çeşit parti, işi gücü bırakmış, paramızın
ihtiyaçlarımıza yetmiyor oluşuna odaklanmış durumdadır.
Neden?
Çünkü kardeşim;
Gelecek öğünü konusunda endişelenen insanların, gelecek yılları düşünme fırsatı
yoktur.
Yarın ne yiyeceğine dair fikri olmayan insanların, gelecek yüzyıllara dair
hayalleri de olmuyor.
Çocuklarının karnını doyuracağından emin olmayan insanlar, başka insanların
kurtuluşuyla ilgilenmiyor.
Evinin kirasını nasıl ödeyeceğini kestiremeyen insanlar, uzaktaki
soydaşlarının, esir dindaşlarının, başka kıtalarda sömürülen işçilerin falan
derdiyle dertlenemiyor.
Neden?
Çünkü kardeşim;
Mevsimle ekiyor, mevsimle biçiyordun.
Budamanın, ilacın, gübrenin, toplamanın zamanını, ağacının cinsi belirliyordu.
Güneşle uyanıyor, geceyle uyuyordun.
Malının hesabını, canlı hayvanın başıyla ölçüyordun. Yüz baş koyunun, on baş
keçin, kırk baş sığırın, kazın, tavuğun falan vardı.
Yem, ot, arpa veriyordun; yün, yumurta, süt alıyordun.
Mevsimi gelince kuzun, civcivin, danan doğuyor;
ahırın, ambarın, harmanın gözünün önünde duruyordu.
Liberal kapitalist düzen, dedenin köydeki evini sattırıp şehirde kiralık evlere
taşınmanı sağladı.
Adını bilmediğin, ömründe eksikliğini hissetmediğin ihtiyaçların olduğunu
söyledi; kiralık evini taksitli eşyayla doldurdun.
Elektrik, su, internet, ıvır zıvır taksitleri, evin kirası, kredi kartı vadesi
vs…
Bütün masrafları aylık dilimlere bölüp kazancını da aylık hesaplamanı sağladı.
Sabahın köründe ya da gecenin dibinde yollara dökülüp
kaldırım kenarında fabrika servisi beklemeni sağlayan şey, ayın sonunda banka
kartına yatacak olan maaşın hayalidir.
O karttan yaptığın harcamaları çıkınca, geriye bir şey kalırsa kira, elektrik,
su, internet, cep telefonu, ev eşyası, ıvır zıvır taksitleri ödenir. Gelecek
ayın maaşına kadar borçlanmaya devam edersin.
Daha iyi bir ev, daha iyi eşyalar, daha iyi bir statü,
çocukların için daha iyi koşullar, eşin için daha iyi elbiseler, bir araba, bir
yazlık, daha zengin komşular gibi ucu sonu olmayan, ardı arkası gelmeyen, asla
ve asla ulaşılmayan hayaller, liberal kapitalizmin tezgahında her zaman
satıştadır. O düzenin bedava verdiği tek şey bu hayallerdir ve asla tükenmez.
Geçelim…
Bu liberal kapitalist düzenin en büyük düşmanı, serbest
piyasa adını taktıkları şeyi kontrol eden, göz ucuyla bakan, müdahale
etmeyi aklından geçiren şeylerdir. Bunlara göre piyasa adeta
canlı bir organizmadır. En doğru kararları veren, hikmetinden sual olunmayan,
yaratan, yaşatan, kalınmanın, ilerlemenin, gelişmenin yegâne kaynağı, piyasa
dedikleri bu heyuladır. Bunların piyasa adını verdiği tanrıya imanı, hiçbir
dinin dindarında bulunmaz. Sonsuz bir iman, sınırsız bir güven, koşulsuz bir
adanmışlık… Her şeyin en iyisini ‘piyasa’ bilir ve bu puta tapanların en büyük
sorunu, tanrılarının özgür kalmasıdır. Devlet, otorite, ordu, kral, peygamber
vs… bu putun düşmanıdır. Piyasa, serbest kalmalı ve sınırsız şekilde serbest
olmalıdır ki liberalin özgürlüğünün, kurtuluşunun, erişinin önünde hiçbir engel
kalmasın.
İşte sevgili kardeşim;
Bizim durumumuzda bu liberal, devletin her türlü sektörden, üretimden,
piyasadan çekilmesi için çırpınır. Hristiyanların haçlı seferi, Müslümanların
cihadı neyse, liberalin devlet malına karşı mücadelesi de odur.
Devlet, kamu malının idaresinden kesinlikle ellerini çekmelidir; çünkü liberale
göre her şey özel mülkiyettir. Bunlara göre devlet işletmelerinde herkes
yatarak para kazanır. Her devlet işletmesi bir arpalıktır ve oralarda herkes
yatarak emekli olur. Devlet işletmeleri özelleştirilince, oralarda kimse
yatamaz; eşşek gibi çalıştırılır. Piyasayı da bu mülkü idare edenler
belirleyeceği için -sözde- herkes kâr eder. Devlet, vergisini alıp işine
bakmalıdır. Piyasaya asla müdahale edilmemelidir. Özel mülkiyetin sahibi, her
türlü otoriteden bağımsız, her türlü sorumluluktan muaf tutulmalıdır. Tek
otorite ‘piyasa’ olmalıdır. Piyasa, öyle sağduyulu, öyle vicdanlı bir
şeydir ki asla hata yapmaz. Adalet, merhamet, nizam, senkronizasyon vs. ne
kadar marifet varsa, piyasa bunları zaten sağlar.
İşte liberal, serbest piyasa adlı bu dinin, ruhban
sınıfıdır. Nasıl ki diğer dinlerin ruhban sınıfları var ve nasıl ki her şeyin
doğrusunu onlar bilmektedir; liberalizm dinin de ruhbanları, insanların
kurtuluş reçetesini en iyi bilen sınıftır. Nasıl ki diğer dinlerin ruhbanları
Tanrı adına ahkâm kesme hakkına sahiptir; liberalizm konusunda ahkam kesme
hakkı da liberalin en doğal hakkıdır.
Bu da tamamsa konumuza dönelim:
Yurdumuzun mevcut gündemi, yüksek enflasyon ve geçim
sıkıntısıdır. İnsanların gündemi bu olunca, insanları pışpışlamak dışında işi
olmayan siyasi partilerin de topyekûn gündemi bu olmuştur. İktidar cenahını oluşturan iki, üç partinin
ağzında gevelediği bahanelere karşı, 100’den fazla -sözde- muhalif parti de
nefes alma fırsatı vermeden ‘enflasyon’ diye bağırmaktadır.
Lafla peynir gemisi yürümediği için bu hay huy ortamında
vatandaşın canı yanmaya devam ediyor. Ekonomiden sorumlu bakan dışında kimsenin
gözünde bir umut ışığı, yüzünde bir mutluluk emaresi görünmüyor.
Tartıştıkça çirkinleşen, yarıştıkça iğrençleşen, konuştukça
çamurlaşan bu parti borazanları arasında en kokuşmuş, en iğrenç, en çirkin
olanları, açık ara farkla liberallerdir.
Yıllardır ‘özelleştirme’ diye yırtınan, devletin elinde ne varsa
satılması için kendini paralayan, sermayeyi kontrol ettiği için hükümetten
kopardığı her kamu malıyla daha da semiren, ucuza kapattığı her kamu
işletmesiyle mest olan bu kan emiciler de ‘enflasyon’ korosuna katılmış
görünüyor.
Deli olmak işten değil!
Liberalizm perdesi arkasında devleti tahtakurdu gibi kemire
kemire yiyen, etnik azınlıkçı, emperyalist uşağı, yabancı sermaye emanetçisi,
gizli servis memuru, tekelleşme uzmanı şerefsizler, sözde şikayetçi oldukları
enflasyon karşısında, hükümetin önlem almasını, piyasaya müdahale etmesini
bekliyor. Neden müdahale etmediğini, erken önlem almadığını, zavallı halkı
neden mağdur ettiğini sorguluyorlar. Üstelik, bunların büyük bölümü,
hükümetteki partinin bakanlığını, vekilliğini, hükümet üyeliğini yapmış
utanmaz, arlanmaz adamlar.
Deli olmak işten değil!
Işıklı vaatlerle özel mülkünü köyde bıraktırıp şehirlere
çektikleri milyonlarca insanı, taksitli yaşayan ucuz iş gücü haline getiren
liberal-kapitalist şeytanlar, kemire kemire, kazıya kazıya piyasadan el
çektirdikleri hükümetten, piyasaya müdahale etmesini bekliyor.
Papa’nın elini kolunu bağlamak isteyen Katolik olabilir mi?
Hükümetin piyasaya müdahale etmesini isteyen liberal de olmaz.
Bu derece ikiyüzlülük, şeytanın aklına gelmez; bunların geliyor.
Bu derece utanmazlık, en adi soytarılarda olmaz; bunlarda oluyor.
Türkiye’de liberalizmi bu derece hak din yapmış, liberalizme
bu kadar hizmet etmiş, liberalizmi böylesi dava edinmiş başka hükümet varmış
gibi, utanmadan muhalif rolü yapıyorlar.
Bütün bu rezaletin suç ortağı değilmiş gibi, yüzleri kızarmadan şikâyet
ediyorlar.
Delirmemek elde değil.
Yorumlar
Yorum Gönder